Atma Recep Din Kardeşiyiz (Bozuk ve çöplük malına dönüşmüş Toner)
Atma Recep Din
Kardeşiyiz
(Bölge
Gazetesi, 31 Mayıs 2016, Salı Günlü Yazım)
ABD’nin
sökükçüsü ve her işe maydanoz olan Mark(ası) bozuk Toner(i) PYD – YPG konusunda
sirkâtin söylerken şecâatini arz etmiş.
Bozuk
ve çöplük malına dönüşmüş Toner, YPG’yi terör örgütü PKK ile eşit tutmadığını
söylerken, “YPG’nin Suriye kuzeyinde DEAŞ’e karşı etkili güç olduğunu
düşünüyoruz ve oprerasyonel destek ve tavsiye şeklinde destek vermeye devam
edeceğiz” demektende yüzü kızarmıyor. Kararır mı diye beklemiyoruz, zaten kömür
karası yüreğe sahip markası bozuk toner.
Sonra
devamen, aldatma, algı propagandası açıklamalarına devam ederek, “DEAŞ ve
Suriye’nin kuzeyindeki kaygılarının yanı sıra, Türkiye ile bu konuyu konuşmaya
devam ediyoruz. Sınır güvenliğinin sağlanması ve Türkiye ile ilişkilerimizi güçlendireceğini
düşündüğümüz diğer konular hakkında birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Fakat
Türkiye, DEAŞ’e karşı oluşturulan koalisyonların bir parçasıdır. Etkili bir üye
olmaya devam etmektedir ve Türkiye’nin desteğinden memnuniyet duyuyoruz” diye
attıkça atıyor, desteksizce.
Algı, Algı, Algı!
Deniliyor
ki DEAŞ, İslâm dininin bir yorumunu, isyan ideolojisi haline getirmesi
neticesinde neşet etmiştir. Yani İslam’daki “CİHÂD”
ifadesi/sözü üzerine doğmuştur(!).
Demiyorlar,
gizlediklerini zannediyorlar; El – Kâide’yi – Tâliban’ı kuranlar İslâm kimliği
üzerinden – çok boyutlu emellerine ulaşmak için – DEAŞ’ı kurarak ustalaştıkları
terör örgütü kurma başarısında zirve yaptıklarını!
Dünyanın
birçok devletinden, belki Yunanistan, Bulgaristan ve kesindir ki Ermenistan
benzeri ülkelerin yıllık devlet bütçesinden fazla gelire sahip olan DEAŞ,
dünyanın gelişmiş teknolojilerine sahip olabilme imkânını kapalı devre bir
örgüt olarak yapıyor ve elde ediyor denilemez. Mutlak karşılıklı alışveriş
yaptığı veya karşılıksız destek veren ülkeler vardır ki, teknolojiye, hem de en
üst düzeydeki teknolojik imkânlara sahip olabiliyordur, aksi mümkün değildir.
DEAŞ’in Görevi
Terör
örgütlerinin kurucu ve finansörleri olan, kendini dünyadan büyük kabul eden
ülkeler, kurd(urd)ukları her bir terör örgütünü farklı amaçlar için
kullanmaktadırlar.
DEAŞ
da bu amaçları doğrultusunda onlara hizmetkârlık etmiş etmeye de devam
etmektedir ki;
Başta
Türkiye olmak üzere, halklarının büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde mezhep
adı altında etnik – kültürel, aslında küresel güçlerin isteklerini yerine
getirmek için, çatışmalar çıkartarak birlik ve dirliği bozmaktadır.
‘Dünyayı
biz yönetiriz’ diyen baronlar – sermayedar ülkeleri, emelleri doğrultusunda
kurmak istedikleri “Yenidünya Düzeni”
için, derinleştirilen çatışmaların gölgesinde, yeni haritalar oluşturmaya
çalışmak için kullan(ıl)maktadırlar.
İran
– İsrail – Arap (semitizm – İslamofobi) karşıtlığı ile körüklendirilecek
çatışmaların diğer terör örgütlerine alan açması ve bu kargaşada yine “Hedef
Ülke Türkiye” – Suriye – İran ekseninde Sünni – Alevi (Şiâ) çatışmasına
çekilerek bölgenin jeopolitik açıdan şekillendirilmesini sağlamaktadır.
İşte
DEAŞ bu amaçlar ekseninde kurdurulmuş, şimdi de kontrol altında tuttukları
komuta kademesini PYD – YPG örgütüne kaydırarak, DEAŞ’i, kendi elleriyle
kontrollerinde tutturdukları alanları PKK (Kürt(!)) Devleti(!) kurdurabilmek
için, ideolojik araç ve amaçlara evirdiklerinden, çökertme zamanının
geldiğinden dolayı, “Kilis’e Saldıran Örgüt” algısı oluşturularak zemin
oluşturuluyor. Hatta yok etmeninin
olgunlaşması için ortam sağlanmış oluyor.
Terör
örgütü kurucularının embeddedleri, dâhili ve harici bedbahtları eliyle algı
oluşturulup, Türkiye üzerinde baskı kurarak DEAŞ’in nasıl bitirileceği(!)
noktasında akıl vermeye kalkışıyorlar.
Kendi
ahmaklıklarını gizlemeye çalışanlar, yedikleri dış destekli
fırçalara/hakaretlere dahi ses çıkartamayıp, içeriye höykürenler kendilerini
gizlemeye çalışırken formül üretiyorlar.
DEAŞ’in görevlerini değil, amacının Türkiye olduğuna dikkat
çekebilmek için PYD – YPG – PKK kardeşliğini dahi terörden arındırıp
meşrulaştırmaya çalışırken, silah bırakamayacağından dem vuranları gördü bu
millet.
Türkiye’ye ültimatom verircesine, “dış politikasının önünde
büyük engeller oluşturuyor ve örgütün yarattığı güvenlik
tehdidi, kapsamlı bir çözüm stratejisi geliştirmeyi zorunlu kılıyor”
diyerek Türkiye’ye saldıran tek dış terör örgütü DEAŞ gibi gösterilmeye
çalışılıyor.
Gerçekten saldırı yapanın DEAŞ olduğunu nereden biliyorsunuz,
neden sadece Kilis ve Gaziantep üzerinden saldırı gerçekleştiriyor? Kullandığı
yüksek teknoloji ürünü silah ve teçhizatlar kime, hangi ülkeye/ülkelere ait? …
“Atma Recep Din Kardeşiyiz” desek acaba gerçekten bu aklı verenler
Müslüman ya da Müslüman Türkiye taraftarı mıdır?
Düşündüren söz:
“ABD, acil sorunları tek başına çözemez ama geri kalan ülkeler
de bu sorunları ABD olmadan çözemez. Bu yüzden ‘akıllı güç’ diye tanımlanmış gücü kullanmalı.
Elimizde bulunan güç türlerinin tümünü devreye
sokmalıyız.”
Hillary Clinton (ABD Dış İşleri
Bakanı iken)
Yorumlar
Yorum Gönder