Çukur Diye Mezarını Kazanların Başına Çiçek Dikmeyin (Geçmişini Bilmeyen Geleceğini Mâ’mur Edemez)
Çukur Diye Mezarını
Kazanların Başına Çiçek Dikmeyin
(Bölge Gazetesi, 1 Nisan 2016, Cuma Günlü Yazım)
Millet olmanın
ağırlığı, sorumluluğu vardır ki, o nedenle her daim içeride birileri hinlik,
bozgunculuk çıkartmaya kalkışa gelmişler ve öylece de devam etmek
istemektedirler.
Bu sadece bugünü oyunu değildir elbette. Öyle olsaydı, “Ey oğul, artık
Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. …” diyerek başladığı
sözünün arasında, “ … Ey oğul!
Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki,
devlet yaşasın! … Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere
dönersin. Azminden dönme, çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil. Her işin
gereğini vaktinde yap. İnsanları yaşat ki, devlet yaşasın! …” diyerek uyarı
ikazlarında bulunur muydu, oğlu Osman Gâzi’ye babası Şeyh Edebâli.
Geçmişini
Bilmeyen Geleceğini Mâ’mur Edemez
Devlet millet olur, milletsiz devlet olmaz.
İnsanını yaşatmak, düzeni sağlamak isteyen milletimiz Devletini kurmaktan,
onunla birlikte asli unsuru olan insanı da yaşatmaktan geçtiğini bilir bu asil,
âli cenâp millet.
Türk
(Müslüman) milletinin şuurunda vardır devlet kurmak ve onu yaşatmak. Bu
nedenledir ki bir devleti yıkıldığında yeni bir devlet kurmuşlar ve boşluk
oluşmadan yeni devletle doldurulmuş, donatılmıştır.
Dün
olduğu gibi, dâhili ve harici bedbahtlar boş durmayarak ülkenin bayındır hale
gelememesi, insanlarının huzur içinde yaşamaması, birlik ve bütünlük halinde
olunmamasını temin etmek istemeye devam etmektedirler.
Bu
millet devleti ile bütünlük halinde olup, kendisi ile birlikte çevresini de
mâ’mur hale getirmeyi kendisine vazife bilmektedir.
Sokakları Gerip,
Öfkelendirmek İsteyenler Kendi Çukurlarında Öleceklerdir.
Yaşanan
ve yaşatılanların asıl maksat ve gayesi, hiç şüphesiz ki, Türkiye’nin gergin,
kaygılı, öfkeli, huzursuz ve tedirgin edilerek iç savaşa çekilmek isteğidir.
Halkı
geçmişte farklı farklı fraksiyon ve sınıflara ayırarak, düşmanlık tohumları
ekmek isteyenlerin her defasında oyunları bozulmuş ve yüzü koyun yere
kapaklanmışladır.
Son
çeyrek asırdır oynana oyun Türk – Kürt çatışmasını oluşturmaktı ki, bir dönem
bu oyunlarında başarı elde ediyor gibiydiler ki, millet uyandı, oyunu bir kez
daha bozmaya karar verdi.
Milletin
ekseriyeti, içerideki embeddedlik yapan kiralık uşaklarını ağa babaları ile
birlikte kendi çukurlarına çekmeye başladı ve başarı da elde edildi.
Kimsesizlere
kimselik yapmış bu millet ve devleti eskisi gibi yalnız zannedenler,
ihanetlerine karşı milletin uyandığını ve aklını kullanmaya başladığını
gördükçe kahroldular ve bu aziz milletin halkına tuzak için taşeronlarına
hendek kazdırmaya başladılar. Kazdıkları çukurlar fosseptiğe dönüştü ve
içiresine düşüp kendileri orada boğulmaya başladılar, lağım fareleri gibi.
Millet
dünyaya ilan ettiği ve kabul ettirdiği “Devlet-i Ebed Müddet” olmanın bedelinin
ve varlığının para ile değil, kanla mümkün olduğunu bildiği içi
kutsallaştırmıştır.
Bu
milletin Vatan – Bayrak bütünlüğü şehit kanı ile sağlanmış, bedeli de dökülen
kanlarla ödenmiş ve ancak onunla tahsilatı yapılır.
Türkiye’nin
her bir değeri ve mirası “Devlet-i Ebed Müddet” inanışı gereği müdafaasız
kalmayacaktır.
Yeter
ki vatan hainleri çukur kazıcıları kahramanlaştırmaya kalkışıp, fosseptik
çukuruna gömülürken, üzerine dökülen topraklara kıymetli çiçekler dikmeye kalkışılmasın.
…
…
VESSELÂM!
Sözün
özü;
“Şahsınıza kötülük eden
bir düşmanı affediniz, lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden kimseyi,
asla affetmeyiniz.” Hz. Ali
(r.a)
Yorumlar
Yorum Gönder