Mezhepçiliği Bırak Hidâyete Bak!
Mezhepçiliği
Bırak Hidâyete Bak!
Evvela, uzun Şehr-û Râmâzân’ınızı tebrik
eder, bu kutlu ve mübarek Ây’da bağışlanma dilenmek, Râmâzân bittiğinde ve
Bayram’a kavuşmak nâsib olduğunda, hemen her Müslümân’ın günahlarından
temizlenmiş halde olmasını Âlemlerin Râbbi olan Allah(cc)’tan niyâz ederim.
Yazımızın başlığına izafeten en sonda
söyleyeceğimizi ilk başta ifade edlim ve Allah(cc)'ın dışında, elçiler veya
tebliğciler muhataplarını Hidâyete erdirmek için görevlendirilmedikleri gibi
böylesine bir yetkileri yoktur.
Âlemlerin Râbbi olan Allah(cc), Nebilerini,
Resûllerini, Elçilerini, toplulukları
Râhmete çağırmak, tebliğ etmek, yani, Allah(cc)’ın Kitap(lar)ına
(kûtibihi) yönlendirip, emir ve yasaklar bildirmek ve de göstermektir.
Kehf Suresi
57. Âyet’i Kerimede de;
“Kim,
kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle
yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için,
kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları
HİDÂYETE çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.” diye belirtilmektedir
Peki biz, “Mezhepçiliği Bırak Hidâyete Bak”
başlığını neden kullandık?
İşte tamda yukarıdaki girişte ve en doğrusu
da Âyet’i Celile’de açıklandığı gibi, Peygamberlere verilmeyen yetkiyi
birlerinin kendi adına kullanmaya kalkışması
ve insanların Allah(cc) ile aldatılmaya çalışılmasına dikkat çekmek
istiyoruz, çünkü Mü’min Ferâsetli olmak mecburiyetindedir?
Tıpkı Hukukun, “Tacir Bâsiretli olur”da özetlediği gibi!
Toplum, itikâdı, ibâdeti, Kur’ân ve Hâdis’ler
ile değil de, “Âmenû” olmak için bir mezhep önderinin söylediğinden başkasını
kabul etmez ve dinlemez hale gelebilmektedir.
Her insan var olan Mezheplerden birine
intisap edebilir ancak, bağnazlık yaparak “MEZHEPÇİLİĞİ” tüm kural, kâide, emir
ve yasakların önünde ve üstünde tutamaz!
Nereden mi geldik bu konuya, hemen bir ufak
girizgâh yapayım: Bir tanıdık (kendisi Şâfiî mezhebine tabî) telefon açtı,
birkaç kez boşanmış olan ve yeniden evlenmek isteyen kişilerin ne yapması
gerektiği ile ilgili soru sordu ve akabinde hemen ekledi, “HANEFİ MEZHEBİNE
GÖRE DURUMLARI NEDİR?” dedi.
Şimdi Kur’ân-ı kerim açık, açık beyan ettiği
bir konunun Mezhebe göre değişiyor olmasını nereye nasıl oturtmak gerekiyor?
Kur’ân ve Sünneti bırak Mezhep ne diyor ona bak! Bu mu, imân etmek!
Evet,
benim güzel, muhterem, Hanefi, Şafiî, Hâmbeli, Mâliki ve dahi, kendilerini Şii ve Sünni olarak tanımlayan
kardeşlerimiz!
İnanç bir siyasi görüş, spor müsabakalarının
takımını tutmak gibi değil ki, ben şucuyum, bucuyum diyesin!
İşte tam burada demek istiyoruz ki, insan bir
Mezhebe Tabi olabilir ancak MEZHEPÇİ olmamalıdır, çünkü böyle bir durum olamaz!
Sonrada
islâm düşmanı birleri çıkar, “Müslümânlar gericidir, yobazdır, örümcek
kafalıdır,vs.” demeye başlar. Neden mi? Çünkü Mezhepçilik yaparak, araştırmayı,
neyin ne olduğunu, Kur’ân,-Hâdis ne diyor diye bakıp incelemeden, düşüncenizi
ipotek altına almak isteyenler, öğrenmenize mâni olmaya çalışanlar,
kalıplaşmış, gelenekselleşmiş bir inanç Küt’ünün içine hapsederler insanı,
onlarda, Râbbim şöyle emrediyor, Resûlulah böyle buyuruyor” demeyip,
kalıplaşmış, İlm-i Hâl’den uzak, tutarsız, çözümsüz cevaplar vermeye
başladığından, düşmanın eline Müslümâna saldırması işçin çok güçlü silahlar
vermiş olmaktadırlar!
Özellikle Yeni evlenene çiftlere şu
nasihatlerde bulunmaya çalışıyorum; “Bakın gençler, yuvanızı kurdunuz. Bundan
sonra siz birlikte bir yola çıkıyorsunuz ve gelecek inşâ edeceksiniz! Bu
yavanın selâmeti ve geleceğinin sağlam temeller üzerinde yürümesini
istiyorsanız; “Annem/Annen, Babam/Baban, akrabam/dostum şunu dedi, bunu dedi, o öyle değil böyle
olacak(MIŞ) demeyi bırakacak, ÖNCE ALLAH(cc) VE RESÛLÜ NE DİYOR ONA BAKINIZ.
Karalarınız da buna göre veriniz. Anne-Babalarınıza sadece fikir danışmak için
mürâcaatta bulunun. Aksi halde ortak payda dediğimiz doğruda kolay kolay
buluşamaz ve yuvanızda huzursuzlukların çıkmasına sebebiyet veririsiniz” diyorum.
Mezhepler
Elbette Kolaylaştırıcıdır
Resûl-î Ekrem Efendimiz, "Kolaylaştırınız!
Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi
geçinin, ihtilâfa düşmeyin!" buyurmaktadırlar. (Buharî 3:72)
Elbetteki,
Allah(cc)’ın dînini ve Resûlullah’ın sünnetlerini ihyâ etmek, daha anlaşılır
halde kendi toplumlarına ulaştırmak, İlm-î Hâl’e uygun tercümelendirmek için
Müçtehid’lere ihtiyaç vardı, ki bu gerçeklik asla ve kat’â inkar edilemez.
Onlar bizim imâni yaşantılarımızı kolaylaştırıcı yönlerini bulmak,
insalra,tolumlara anlatmak için ömür çürütmüşlerdir. Bu nedenle Mezhebe Tâbi
olmaya eyvallah amma velâkin MEZHEPÇİLİK YAPMAYA kalkışılmamalıdır.
Çünkü bir Mezhebin onay verdiğine diğer
mezhep onay vermiyor olabilir. Bu durumda MEZHEPÇİLİK YAPAN taraf işi
bağnazlığa, nifâk ve kargaşaya kadar taşıyabilir. İki tarafta da farklı düşünce
mevcuttur. Mezhepçi olunmadığı zaman, herkes kendi mezhebinin görüşünü kabul
ettiği gibi, karşıdakinin de mezhep görüşüne saygı duymalıdır ki, MEZHEP ALSA DİN DEĞİLDİR!
Allah(cc), Kur’ân-ı Kerim’de, “Düşünüp öğüt
alan yok mu?”, “Akletmez misiniz?” gibi (Kâmer 17. Âyet, Hûd 51., Nâhl 12,
Enbiyâ 66, Kasas 60, Zuhruf 2-3. vd. 250’nin üzerindeki ) uyarıcı, ikâz edici
Âyetler mevcutken anlaşılmayan nedir?
Hüküm
Çıkartmaya Kalkmasın!
Dini bilgiden yoksun, “Elif’i Görse Mertek
Sanır” tanımlamasına denk gelenlerde, Yukarıdaki âyetlerden yola çıkarak, “Ben
akıllıyım, titrim var Kur’an’dan Hüküm çıkartırım” demeye de kalkışmasın,
Kur’ân bu ikazları ne için yaptığını da net olarak ortaya koymaktadır.
En açık örnekleme ise, “Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla.” (Nâhl- 44)
buyruğudur.
Yani ben biliyorum, aklediyorum, diyen biri
kalkıpta, haramlara yeni bir ekleme yapmaya veya haramdan çıkartıp helâlleştirmeye
de kalkışmasın! Allah(cc) indirdiği Kitabı’nda haram haramdır, helâl helâldir!
Olmayan şeyleri yüklemek insan oğlunun hâddi değildir.
Çünkü Allah(cc), “Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez...” (Bâkârâ -185) ve “Allah
hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı
hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. …” (
Bâkârâ -286) Âyetlerinde de açıkça beyan ettiği gibi insan oğlunun gücünün yetmeyeceği yükü vermez. Var olduğunu düşünene var ise, o kişi kendi nefsine zulmetmekte ve istiâp haddinin üzerinde nefsine yük bindirmeye çalışmaktadır!
Bâkârâ -286) Âyetlerinde de açıkça beyan ettiği gibi insan oğlunun gücünün yetmeyeceği yükü vermez. Var olduğunu düşünene var ise, o kişi kendi nefsine zulmetmekte ve istiâp haddinin üzerinde nefsine yük bindirmeye çalışmaktadır!
Kişi, Mezhebini, derinlemesine analiz eder ve
öğrenirse, Kur’ân ve Sünnet dışında bir şey öğretmediğini görecektir!
Araştırmadan, körü körüne, inandığını bilen,
gören birileri ortaya çıkar, Allah adını kullanarak, sana MEZHEPÇİLİK AŞILAMAYA
kalkışır. Aşı tuttuğunda da ortaya ne idüğü belirsiz bir ürün ortaya çıkar ki,
burada da, Allah(cc), “Ey o bütün iman
edenler! eğer size bir fâsık bir haberle gelirse onu tâhkîk edin ki cehaletle
bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz”
(Hucûrât 6. Âyet) diyerek yapmanız gerekeni ve yapmazsanız sonuçlarını ikâz
etmektedir!
Sonuç Olarak:
Allah(cc), “Göklerde
ve yerde bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna götürüyorsun. İyi bilin ki
bütün işler sonunda yalnız Allah'a dönecektir.” (Şûrâ-53) diye buyuruyor., demek ki, körü
körüne MEZHEPÇİLİK YAPMAK yerine, ittibâi ettiğin Mezhebin doğru olduğuna ve
Peygamber Hz. Muhammed(sav)’in ve de Kur’ân-ı Âzimûşşân’ın Mezhebine bağlı
kaldığından emin ol!
“Ey o bütün imân edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla (doğrularla)
beraber olun.”
(Tevbe Sûresi 119. Âyet)
Yorumlar
Yorum Gönder