Günâhlarımızdan Arınalım, İstanbul Sözleşmesi ve Devamları, Ayâsofya Câmiî İmâmı, Diri Diri Toprağa Gömülmekten Kurtarılan Kız Çocukları

Günâhlarımızdan Arınalım


Allah-û Ekber Kebiren, Velhâmdûlillâhi Kesirân ve Sûbhânallâhi Bûkrâten ve Âsilen…

 

Allah (cc) büyüklerin en büyüğüdür.

Övgülerle en çok övülmek Allah (cc)'a mâhsûstur. Sabah ve akşam noksan sıfâtlardan tenzih ve kemâl sıfâtları ile tâvsif edilerek, tesbih edilmeye lâyık olan ancak Allah (cc)'tır.

 

Duâ fâslı ile başladığımız girizgâhtan sonra, Râmâzân Ây’ının Gölgesi olan Ber’ât Gecesine ulaşmış olduk. Râbbîmiz Râmâzân’a ve bereketine de erişmeyi nâsib-î müyesser eyler, İnşâallah.

 

İstanbul Sözleşmesi ve Devamları

 

Cumhurbaşkanlığı Kararı ile fesholunan İstanbul Sözleşmesi, görünen âhlâki kirliliğin perdesini oluşturmaktaydı.

 

Asıl problemler, 6284 Sayılı Yasa içerinde yer almaktadır. Âile’nin ifsâdı ve toplumun tâhrip edilmesini sağlayacak olan Mel’ânet yasaların perdesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile hiçbir şey düzelmiş olmayacaktır. Âksine, Mel’ânet yasaların yürürlükte kalması için, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi  KALKAN OLARAK KULLANILACAKTIR.

 

Şöyle târif edelim im?

Şehrin atık sularının aktığı mazgallar, kirlenmişliği gizlemek üzre,  etraftaki pisliklerin yer altına doğru çekilmesini sağlayarak temizleme görevini ifâ etmek için yapılmışlardır.

 

Tabiî ki mazgallar tek başlarına bir işe yaramayacağı için, onların da bağlı oldukları bazen derin, bazen yüzeysel ama genelde uzunca kanallar mevcuttur.

 

Son zamanların “Moda Deyimi” olan, “ŞİDDETE HAYIR” ifâdeleri, sloganları, klişeleşmiş sözden öteye gitmemektedir. Tıpkı şehrin pis sularını kendinde barındırdığı sanılan mazgallar gibidir. Kanallar olmazsa mazgalın hiçbir mâ’nâ teşkil etmediği gibi.

 

İnsanlık onuruna yakışmayan hareketlerde bulunanları eleştirmek, doğruya sevk etmek elbette güzel ve erdemli bir davranıştır. Yapılanları kınâmakla, tel’in etmekle sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kişileri Hâkk, insanlık erdeminin olmazsa olmazları olan, yarâdılış gâye ve amacına yönelik olarak donatmak, her insanın vicdânına kendi benliğinden zâbit bırakmak gerek.

 

Ayâsofya Câmiî İmâmı

 

Evet, bu konuda, Ayâsofya-î Kebîr Camiî Baş İmâm Hâtîbi, Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’ın uyarılarına tepki koyanlar, görevini aştığını iddiâ edenler de, aslında, zîmmen İstanbul Sözleşmesi ve bağıtlı olan Mel’ânet Yasaların kalkmaması yönünde destek vermektedirler.

 

Özellikle, milletin temsil görevi verdikleri Vekilleri olanlar, kendilerinin insan olduklarını düşünerek, İnsanlığın, azgın azgınlıkla karşı karşıya kalmaması için mücâdele etmelidirler. İlim ile donatılmamış olmak, çıkışı olmayan lağımlara bağlı mazgallara benzer ki, dolduğunda dışarıdan aldıklarının tamamını aldığı yere boca eder. Çevreyi içinden çıkılmaz kesif bir kokuya, çirkin görüntüye ve geçilmez yollara dönüştürür.

 

Tıpkı insanlıkta buna benzer hâller ârz etmeye başlamış ve her geçen gün biraz daha artarak devam etmektedir. “BİZE NELER OLUYOR” sorusunun cevabı kendi içimizde, inâncımızda âşikâr olarak bize bakmaktadır. İnsanlık olarak bu çağrıya bön bön bakmak, insanların burnunun direğini sızlatmakla kalmıyor, yürekleri, vicdânları sızlatıyor, dahası var oluş gâyesini târûmar ediyor.

 

İmânı’nı Kaybetmiş, Bel’hûm Âdâller 

 

Müslümân olmak başka bir şey, İslâm’a girmek başka bir şey.

Kimliğinde İSLÂM yazan (ki şimdi bu ibârelerde kaldırıldı) ama asla Müslümânlık ile bağı olmayanların, bir kısım şenââtçıların da destekleriyle, nârîn, nâzenîn, gül kadar zârif, (anne olduklarında) Cennet Ayakları altına serilmiş kadına şiddet gösteren, zâlîmlik yapan, hunharca, vâhşete düçâr olmuş duygularıyla, aslında sadece karısını, hanımını, yâvuklusunu, hatta hatta metresini değil, kendinden olan ve toplumu teşekkül ettiren geleceğini yok ettiğinin bilemeyecek kadar cühelâ, Ebû Cehîl takımındadırlar.

 

İşte bu Bel’hûm Âdâll grubunu güçlendiren şey, tamda söz konusu Mel’ânet sözleşme ve yasalardır ki, içeriğinie, 13-4-15 yaşlarında, körpecik, henüz doğruyu - yanlışı ayırt edemeyen kendi kızlarını, (gönlü-rızâsı var diyerek) satanların varlığından hâberdâr olunmasını istemeyenler, yaygara kopartmaya devam etmektedirler.

 

Câhiliye döneminde olmayan olaylarla karşılaşıyoruz. Bu demektir ki, insanlıktan çıkan, çukurlaşmışlardan oluşan fosseptik çukurları patlamaya, dışarıdan aldıklarını tekrar aldıkları yerlere istifrâ etmeye başlamışlar.

 

Diri Diri Toprağa Gömülmekten Kurtarılan Kız Çocukları

 

Ni’meti âzâmete çevirtenler yüzünden toplum her geçen gün biraz daha fazla yozlaşıyor. Televizyonlardaki diziler de nâmûs timsâli, âhlâk örneği olan “İFFET”in karşılığında iffetsizliği anlatan bir rol, “Fatma - Gül” gibi iki müstesnâ ismi fâhşelik çukuruna çekilmiş, âşûftelik olarak beyinlere, genç ve aç dimâğlara enjekte etmeye çalışanlar, bu milletin gittiği yolun temizliğinde kullanılan âhlâk olgusunu dinâmitlemeye yıllar öncesinden başlamışlardı.

 

Düşünün ki, Kadına, Kıza değer verdiğini iddiâ ederek, (seslerin en kötüsü olan Eşşek ânırması gibi) bağırıp ortalığı vâveylâya verenler, aslında Kadını değersizleştirdiklerini, kızları LOLİTA olarak kullandıklarını gizlemeye, onların pâhâ biçilmez olan değerlerini FOSSEPTİK ÇUKURLARINA attıklarını perdelemeyi söz konusu mel’ânet yasalarla sağlama almışlardır.

 

Saldırılar Neden Müslümânlık Değerlerine Anlamadınız mı?

 

Adına Post Modern Darbe dedikleri ve amaçları, Meslek liseleri bâhânesi ile toplumun canını, malını, toprağını, dahası VATANını emânet ettiği, sözde yöneticilerin, âsıl mâksâtları, İmam Hatip Okullarının kapılarına kilit vurmaktı. Yoksa, Mel’ânet yasaları çıkar(tır)malarını imkânsız kıldıracak olan, Allah korkusu, Peygamber utanması olan bir nesîl yetişmeye devam ederse amaç ve emellerine asla ulaşamayacaklardır.

 


Önce temel değerleri ile oynanan bir toplumun ve ferdinin yapacağı iş, gücünün yettiğine saldırmak, emânetinde olanları kendi malı imiş gibi harcamak, tâhâmmül sınırlarını zorlayan her türlü gâyr-î âhlâkî işlere tevessül etmek olacaktır.

Diri diri toprağa gömülen kızları Değerli Kılan, Kadına Kimlik kazandıran Din-î İslâm, sanki kadınları kötü, değersiz gören dinmiş gibi algı ve manipülasyonlarla, yalan, yanlıiş haberlerle, Ebû Cehîl Toplumuna dönüştürülmek istenene taraftarlarının da sayılarını arttırarak, Kadını obje olarak kullanmalarına engel gördükleri Müslümânlığa Savaş açmışlar ve her türlü silâh ile saldırmaya da devam ediyorlar.  ….

 


Yüce Râbbîmiz, başta yönetici diye seçtiklerimiz ve temsil görevi verdiğimiz vekiller olmak üzere, bizleri, kulluğumuzun kullanma kılâvuzu olan, Kitâbımız Kur’ân’ı Kerîm’i çokça okumayı, okuduklarını doğru anlamayı ve anladıklarımız doğrularla hayatımızı idâme ettirmeyi ve hâyattan nâsiplenmeyi bâhşeylesin, İnşâallah.

 

Selam ve duâ ile.

Sözün Özü:

“Çok sert olma, kırılırsın. Çok yumuşak olma, ezilirsin.”  Hz. Ali (kv)

(Büyük Saat Gazetesi, 26 Mart 2021 Tarihli Yazım)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ABD Halkına Helikopter Hakkında Yalan Söylüyor

Atma Recep Din Kardeşiyiz (Bozuk ve çöplük malına dönüşmüş Toner)

ABD’nin Bitmeyen Oyunu